Welcome to Our Website

Hakem döven Faruk Koca’nın ölüm çukuru… 23 Nisan’da hayattan koparılan Sedanur… Bir canın bedeli 12 bin lira

Gazeteci İbrahim Gündüz, “O Soruyu Biz Sormayalım – Ekranın Arkası” adlı kitabında, 2010 yılında Ankara’da meydana gelen ihmaller zinciri sonucu hayattan koparılan 10 yaşındaki Sedanur Özdemir’in acıklı hikayesini kaleme aldı.

Sedanur dışında en az iki çocuğun daha hayatını kaybetmesiyle sonuçlanan ve sadece 12 bin liraya üstü kapatılan Faruk Koca’nın ölüm çukuru…

Yedi yaşındaki kardeşi Muratcan, ablası ve anne-babasıyla Keçiören’de bir gecekonduda yaşıyordu Sedanur Özdemir. Her gün devlet büyüklerinin ışıldakları parlayan lüks araçlar içinde hızla geçtikleri havaalanı yoluna yakındı evleri. Kısacası “fakir” dediğimiz ve yokluklar içinde yaşam mücadelesi veren milyonlarca aileden birine aitti.

Henüz 10 yaşındaki Sedanur, her şeye rağmen geleceğe umutla bakan, okuluna severek devam eden ve kendine çizilen sınırları parçalayabilecek azimdeki bir Cumhuriyet kızıydı. Belki o bilmiyordu, ama nice örnekleri vardı. Cumhuriyetin kurduğu eşit eğitim sistemiyle yokluk içindeki köylerinden, mahallelerinden çıkıp bakanlık yapan siyasetçileri, dünyaca ünlü bilim insanlarını az mı görmüştü bu ülke. O bilmese de hissediyordu ve öyle yaşıyordu.

YARIN 23 NİSAN..

Umutla, çocukluğunun verdiği o saf iyimserlikle. 22 Nisan sabahı, yani çocukların her yıl iple çektikleri Atatürk’ün armağanı 23 Nisan Çocuk Bayramından bir gün önce utanarak ve biraz da korkarak sordu, “Baba yarın bayram, bize bir şey almayacak mısın?” Bu sözler Keçiören Belediyesinde temizlik işçisi olarak çalışan ve zaten zar zor ay başını getiren babanın içini acıtmıştı. “Alırız kızım. Kardeşini de al, yanıma gel. Benim çalıştığım yerde bugün pazar kuruluyor. Oradan sizlere bayramlık alırız” dedi.

Babasının kurulduğunu söylediği pazar, her hafta Perşembe günü babasının çalıştığı semtte kurulan alışveriş mekânı… Yani semt pazarı. Herkes bilir ki o semt pazarlarının bir köşesinde de Sedanurların ve Muratcanların pantolon, gömlek, etek, ayakkabı aldıkları küçük seyyar butikler vardır. Orada ne markanın ne de modanın önemi vardır. Önemli olan tek şey kullanışlı ve ucuz olmasıdır.

MURATCAN’IN ELİNDE KÜÇÜK BİR BALON

Yıl 2010, yer başkent Ankara. Hani Türkiye’nin artık herkesin kıskandığı bir dünya devleti olduğu, Ankara’nın da herkesin yaşamak için can attığı ödüllü başkent olduğu nutuklarının atıldığı dönemler. Sedanur 7 yaşındaki kardeşini yanına alarak, insanın içini ısıtan o güneşli nisan gününde babalarının yanına gitmek için yola çıkar. Muratcan’ın elinde bir de küçük balon vardır.

Annesi, “Uçar gider, kaybedersin” demişti, ama sıkı sıkıya yapıştığı ipini bırakmamış, “Kaybetmem” demişti. Oturdukları gecekonduyla babasının gelmelerini istediği semt pazarı arasında çok bir mesafe yoktu.

Yani yürüyüş mesafesindeydi. Ama o yürüyüş mesafesinde onları bekleyen tuzaktan, hem de bir milletvekilinin kazdığı tuzaktan haberi yoktur Sedanur’un.

ÇUKUR DEĞİL ÖLÜM HAVUZU

Babalarına yaklaştıkları sırada çıkmaları gereken son bir yokuş vardır. Ama bu dik yokuşun hemen sağında da içi su dolu geniş bir inşaat çukuru. Sanırsın ki o mahallenin gençleri, çocukları için belediyenin inşa ettiği üstü açık yüzme havuzu. Ama tabii ki öyle değildi. Kahverengiye çalan, koyu yeşil rengiyle o bir ölüm havuzuydu. Çünkü o mahallelerde yaşayan çocukların havuz diye görebildiği tek şey, inşaat çukurlarına dolan su birikintileriydi. Bir başka deyişle gizli ölüm tuzakları. Çocuklar şanslıysa inşaatın temeli atıldıktan sonra beton dökülür, ardından tek tek katlar çıkmaya başlar. Ama bazen de o temel kazılır, çevresi eğreti bir metal ve tahta perdeyle çevrilir ve beklemeye başlanır. Ya ortaklar arasında sorun vardır ya da belediyeyle. Bir süre sonra inşaat çukuru yağmur suyuyla, dipten gelen kaynak suyuyla ya da lağım suyuyla bir şekilde dolar. İnşaatı çevreleyen perdeler dökülmeye başlar. Artık mahalledeki çocuklar için bir ölüm tuzağıdır orası. 22 Nisan’da Keçiören’de olduğu gibi. Çünkü ne belediye ilgilenir ne de bir başka yetkili. Ne ceza yazan vardır ne de, “tehlike yaratıyor” diyen. Çünkü onların böyle işlerle uğraşacak zamanları yoktur. Üstelik inşaatın sahibi bir de iktidar partisinin milletvekili olursa kimse ne ceza yazmaya ne de uyarmaya cesaret edebilir. İşte Sedanur’u 10 yaşında bu dünyadan koparan tuzağın arka planında yatan para hırsı, işini yapmayan müteahhit, işini yapmayan belediye ve sorumsuz yetkililer böyle sıralanır.

Son model lüks makam araçlarıyla yanından geçtikleri inşaat çukuru öyle gizli saklı bir yerde de değildir. İrfan Baştuğ Caddesi üzerinde, havaalanına giden yolun hemen kenarında, Fruko Fabrikası karşısında ayna gibi ortadadır. Yani protokol yolunun hemen kenarında tuzak gibi duran dev bir inşaat çukuru ve bu inşaat çukurunun üst tarafında da bir çocuk parkı vardır üstelik. (Daha sonra o bölgede bir viyadük inşa edildi. Fruko Fabrikası’nın yerine de bir Gross Market açıldı.)

FARUK KOCA’NIN KAPATTIĞI ARSA

Aynı zamanda işini bilen bir müteahhit olan AKP Ankara Milletvekili Faruk Koca, 2003 yılında yani 7 yıl önce kapatmıştı o arsayı. Arsa sahipleriyle de kat karşılığı inşaat yapmak için anlaşmıştı. Faruk Koca Ankara Milletvekili olmasının yanı sıra dönemin başbakanı Erdoğan’ın da ev sahibi. Yani öyle sıradan bir AKP milletvekili de değil. Erdoğan, Saray’a taşınmadan önce Keçiören’de Koca’nın apartmanında kalıyordu. Kârlı bir anlaşma yaptığını düşünen AKP milletvekili Faruk Koca hemen kolları sıvıyor ve inşaata başlıyor.

Dev bir inşaat çukuru kazılıyor ve tam temel atılacakken büyükşehir belediye başkanı Melih Gökçek inşaatı durduruyor, “Kuzey Ankara Girişi Projesine uymadığından, bu inşaatı yapamazsınız” diyor.

3 METRE DERİNLİĞİNDEKİ ÇUKURA DÜŞÜYOR

İşte Sedanur ülkeyi ve şehri yöneten büyüklerinin bu rant kavgalarından, çıkar çatışmalarından habersiz küçük kardeşinin elini tutmuş babasının yanına gidiyordu o gün. Semt pazarından 23 Nisan için bayramlık alacaklardı. Tam inşaat çukurunun yanına geldiklerinde, Muratcan’ın elindeki balon kaçıyor ve rüzgarın da etkisiyle su birikintisine doğru sürükleniyor. Muratcan birden Sedanur’un elinden kurtulup balonun ardına düşüyor, inşaat alanına giriyor, balonu yakalamak için son bir hamle yaptığında birden dengesini kaybedip 3 metre derinliğindeki su dolu çukura düşüyor.

Sedanur daha ne olduğunu anlamadan çığlıklar arasında kardeşinin suda çırpınışını izliyor bir süre. Kısa bir duraklamanın ardından da kardeşini kurtarmak için suya atlamakta hiç tereddüt etmiyor. Yani kimse sorumluluğu üzerine almıyor, ama o on yaşında, sorumluluğu üzerine alıp gözünü bile kırpmadan kardeşi için ölüme atlıyor.

KARDEŞİNİ KURTARMAK İÇİN

Ama yüzme bilmediği gibi bilse bile tatlı suda tutunmak da kolay değildir. Birazdan kendisi de çırpınmaya başlıyor. Bir süre sonra çevredeki bazı vatandaşlar durumu fark ediyor ve yardım etmeye çalışıyorlar. Suya ip atıyorlar ve o ipe şans eseri Muratcan yapışıyor ama Sedanur tutunamıyor. Sedanur çığlıklar arasında gözlerden kayboluyor. Muratcan dışarı çıkarıldıktan sonra, “Ablam! Ablam! Suyun içinde kaldı!” diye feryat ediyor ama o sırada suya dalıp Sedanur’u çıkarabilecek kimse yoktur. Polisler ve dalgıçlar geldiğinde de yapılacak bir şey kalmamıştır artık. Sedanur dünyanın en korkunç ölümlerinden biriyle veda ediyor hayata.

Ve 23 Nisan’da, arkadaşlarıyla birlikte kutlamasını yapacağı bayram gününde son yolculuğuna uğurlandı. Tabutunun üzerine de bayramlık elbisesi kondu. Keçiören Belediye Başkanı Mustafa Ak da cenaze törenindeydi.

Halil Umut Meler’e yumruklu saldırı anı… Faruk Koca kimdirSpor

MAHALLELİYE GÖRE EN AZ 2 ÇOCUK DAHA ÖLDÜ

Bu korkunç olayı duyar duymaz Kanal D Ankara Bürosu olarak adeta alarma geçtik. Üstelik Sedanur’un ölümüne neden olan o inşaat çukuru bir milletvekiline aitti. AKP Ankara Milletvekili Faruk Koca’ya. Üstelik sonradan mahallelinin anlattığına göre o çukurda hayatını kaybeden ilk çocuk Sedanur da değildi. Mahalleliye göre en az 2 çocuk daha o inşaat çukurunda hayatını kaybetmişti.

Olayı duyar duymaz muhabir arkadaşım Engin Yılmaz ve kameraman arkadaşım Veysel Dişbudak olay yerine giderken, ben de bürodan gelen telefon üzerine Meclis’te AKP kulisine indim. Yanımda FOX TV’den Kemal Aktaş da var. Kuliste Faruk Koca’yı gördük ve hemen yanına yaklaştık. Sedanur’un ölümünü duymuştu ve neden geldiğimizi de anlamıştı, “Çok üzüldüm” oluyor ilk sözleri. Ne kadar üzgündü bilemiyorum, ama bütün ısrarlarımıza rağmen kamera önünde röportaj vermeyi kabul etmedi. Öyle ya ne anlatacaktı ki…

Kara gecelerin ‘gülen’ adamı: Emre Belözoğlu… FETÖ de kaza da ırkçılık da es geçti… Odatv tek tek araştırdıSpor

MELİH GÖKÇEK İNŞAATI DURDURTUYOR

Ben de Kemal de gazeteciliğin ötesinde bir insan olarak olaydan etkilenmiş durumdayız. Bir süre sonra iktidar partisi kulisinde AKP Milletvekili Koca ile aramızda sert bir sohbet başladı. Faruk Koca, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’i suçluyor. Arsanın kendisine ait olmadığını, kat karşılığı bina yapmak için anlaşma yaptığını, inşaata başladığını, ama sonradan Melih Gökçek tarafından Kuzey Ankara girişi projesine aykırı olduğu için inşaatın durdurulduğunu anlatıyor.

Dediğine göre inşaat başladığında bütün güvenlik önlemlerini almış, ama aradan 7 yıl geçince hiçbir güvenlik önlemi kalmamış. Ama oranın kendisiyle bir ilgisi olmadığını ısrarla söylemeye devam edince, “O çukuru siz açmadınız mı? Nasıl böyle söylersiniz?” dedim, “Açtım, ama benim yapabileceğim bir şey yok” dedi. “Çukuru kapatabilirdiniz” dedim, “Arsa benim değil ki, benle ne alakası var” diye kendini savunmaya çalıştı. Arsa senin değil, ama inşaat çukurunu kazıyorsun, sonra işler bozulunca da çukuru kapatma zahmetine girmiyorsun. Çünkü çukuru kapatmak neresinden bakarsan bak harcama gerektiriyor. Sonra da bana şöyle bir örnek verdi milletvekili Faruk Koca, “Sen kamerayla çekim yaparken kamera birisinin kafasına vursa ve ölse ne yaparsın” dedi. “Üzülürüz, kahroluruz ve sorumlu oluruz” dedim. Bu cevap üzerine, “Ben bu konuda konuşmak istemiyorum” diyerek bizden kurtulmaya ve yanımızdan uzaklaşmaya çalıştı. “Ama büyükşehir belediyesi inşaatın size ait olduğunu söyleyerek sizin sorumlu olduğunuzu söylüyormuş” dedim. “Önce Melih konuşsun. O konuşursa söz veriyorum ben de konuşacağım” dedi. Son sözleri bunlardı. Yani aslında birbirlerinden nefret ediyor, ama suç ortaklıkları olduğu için de ikisi birden susuyor ve olayı kapatmaya çalışıyorlardı.

GÖKÇEK: O KONUDAN HABERİM YOK

Kanal D olarak bu konuyla ilgili yedi haber yaptık. Melih Gökçek’e mikrofon uzatıp defalarca sormamıza rağmen, “O konudan haberim yok” diyerek geçiştirmeye çalıştı. Sedanur’un ölümünden dört gün sonra konuşan büyükşehir belediye Başkanı Melih Gökçek, “Sadece gazetelerden okudum, o konuda herhangi bir bilgim yok” demekle yetindi. Ve bu açıklamayı yapan Gökçek 2014 yılında yapılan tartışmalı seçimlerde bir kez daha başkan seçildi.

Faruk Koca ve Melih Gökçek susarak olayın kapatılmasını ve unutulmasını istiyordu, ama bizse bu korkunç olayı gündemde tutup, sorumluların hesap vermesini istiyorduk. Daha sonra muhalefet milletvekilleri aracılığıyla konuyu gündemde tutmaya çalıştık. İki gün sonra kendisi de Ankara Milletvekili olan, CHP Genel Başkan Yardımcısı Yılmaz Ateş’in konuyla ilgili bir soru önergesi verdiğini öğrendim. Yani Meclis’te ilk somut adımı Yılmaz Ateş attı. Kendisiyle yaptığım röportaj Ana Haberde yayınlandı. CHP’li Yılmaz Ateş, izleyen pazar günü de Sedanur’un ailesini ziyaret etti, ölüm çukuruna gitti. Bu gelişmeyi de haber yaptık. Sedanur’un çukurdan son anda kurtulan kardeşi Muratcan, “Ablam benim yüzümden öldü, ben de o çukura atlayacağım” diye ağlıyormuş. Aileye yaptığı ziyaret sırasında ortaya çıkan çarpıcı bir detayı da aktardı Yılmaz Ateş.

Hakem döveceğini açıkladığı ortaya çıktı… Göz göre göre geldi… İlk saldırısı değilSpor

SADECE 12 BİN LİRA

Sedanur’un ölüm raporunda ölüm nedeni yazmıyormuş. Yani resmi rapora göre Sedanur’un neden öldüğü bilinmiyor. Ve aynı gün inşaat çukurunun doldurulduğunu görmüşler. O inşaat çukuru, üstü toprakla doldurulmuş halde halen orada duruyor. Bugünlerde bir galerinin sıfır araçlarının parkedildiği otopark olarak kullanılıyor.

Sedanur’un bu korkunç ölümü üzerine açılan kamu davası 4 yıl sonra, Kasım 2014’te sonuçlandı. Mahkeme, inşaatın sahibi eski AKP’li vekil Faruk Koca’ya 12 bin TL para cezası verip, bunun da 20 taksitle ödenmesine hükmetti. (Faruk Koca son olarak ortaklarıyla birlikte 2022 yılı yazı başlarında Dikmen Vadisi içinde Natura Vadi diye bir proje başlattı. Çok katlı bloklardaki 4+1 dairelerin 9 milyon TL’ye satıldığı emlakçı sitelerinde görüldü.)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir