Geğirememe sendromunun etkileri ve tedavisi ortaya çıktı
BBC Türkçe’nin haberine göre; Geğirememe sendromu insanların korkulu rüyası olmaya devam ediyor.
Araştırmacılar, geğiremeyen kişilerin fiziksel acıya ek olarak utanma, kaygı ve depresyon duyduklarını belirtti.
Bu durumun tıbbi adı R-CPD’dir ve karında şişkinlik, göğüs ve boğazda gıcırtı sesleri ve gaz gibi belirtilere neden oldu.
Bu duruma “geğirme yetersizliği sendromu” da denir ve boğazdaki krikofaringeal kasın, gazın yukarı çıkmasına izin vermek için gevşeyememesinden kaynaklandığı vurgulandı.
Bu araştırma ABD’nin Texas eyaletindeki bir grup bilim insanı tarafından yapıldığı bildirildi.
Araştırmacılar, birçok hekimin bu hastalığı “tanımadığını” ve hastaların “yeterli tedavi” almadığını ifade etti.
R-CPD ile ilgili daha fazla çalışma yapılması ve daha fazla bilinçlendirme yapılması gerektiğini vurguladı.
Grup, “bu sendromun zihinsel ve sosyal sonuçları da dahil olmak üzere bir hastanın günlük hayatını nasıl etkilediğini” incelemenin gerekliliğini, çünkü hastaların yaşam kalitesinin düşebileceğini belirtti.
Londra’daki Guy’s & St Thomas’ Hastanesi’nde kulak, burun ve boğaz uzmanı olan Yakubu Karagama, bu durumun “insanlara uzun zamandır sıkıntı verdiğini” söyledi:
“Yediğinizde veya içtiğinizde bu ağrıyı hissedersiniz. Bazı hastalar gaz çıkarmak için yatmak zorunda kalır, bazıları da gaz çıkarmak için parmağını boğazına sokar ve kusmaya çalışır.”
Karagama BBC’ye verdiği demeçte, 2016’dan beri bu hastalığı olan kişilere krikofarengeus kasını gevşetmek için Botox enjekte ettiğini anlattı.
Bu tedavinin, “hemen hemen her hastada hayatı değiştirdiğini” söyledi.
Karagama, ancak bu tedavinin şu an sadece özel olarak sunulduğunu, çünkü sağlık personelinin bu durum hakkında yeterince bilgili olmadığını dile getirdi ve şöyle devam etti:
Uzman, hastaların “gereksiz yere” acı çektiklerini ve bu durumla ilgili klinik araştırmalar için fonlara ihtiyaç duyulduğunu belirtti.
Geğiremeyen 199 kişi üzerinde yapılan bu çalışma, sağlık personelinin bu durum hakkında yeterince bilinçli olmadığını ve hastalığın daha iyi anlaşılmasının tanı ve tedavi oranlarını iyileştirebileceğini gösterdi.
Çalışma, zor teşhis edilen hastalıklara sahip kişilerde yaygın olan “psikiyatrik belirtilere” ve bu durumun ruh sağlığına olan etkilerini araştırmanın gerekliliğine işaret etti.